Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Hıdırellez Parkorman 2012

   Son yazımdan bu yana yaklaşık bir buçuk yıl olmuş. Çok acı. Ama tabii ki burada acı şeylerden bahsetmeyeceğim. Size Hıdırellez'i Parkorman'dan bildireceğim. Az da olsa... Öncelikle itiraf etmek isterim ki; daha önce ne Parkorman'da ne de Ahırkapı'da bulunmadığımdan Hıdırellez Parkorman'a giderken para vermek istemiyordum ama aynı zamanda da deliler gibi gitmek istiyordum. Bu esnada bir sabah uyandım ve sosyal medyadaki Molped reklamıyla karşılaştım. Molped, gün boyunca 15 kişiye 3 ayrı seferde Hıdırellez Parkorman bileti dağıtacaktı. Tabii, soruları doğru cevaplamak kaydıyla... Sanırım Molped o gün bayağı reklam yapmıştır çünkü bütün kızlar seferber oldular. Herkes, Molped Facebook sayfasını beğendi, herkes heyecanla soruları bekledi ve ta taaa, şanslı kişilerden biri de ben oldum. "Teşekkürler Molped!"


   Parkorman'a çok erken gidemedik ama şahsi fikrim o günki sıcağı hesaba
katarsak daha bile geç gidilebilirmiş. Alana vardıktan 20 dakika sonra başıma güneş geçtiğini düşünmeye başlamıştım. Her neyse, etkinlik alanı çok renkli ve çok eğlenceliydi. Herkes mutlu, keyifle baharı kutluyordu ve o gün Doğa Ana da bu kutlamada yerini almıştı, az önceki cümlemden de anlayabileceğiniz gibi. İnsanlar renkli kıyafetlerini giymiş, kimileri davullarla zurnalarla dans ediyor, kimileri sahnelerin önünde konserlerle eğleniyorlardı. Etrafta saksıların içinde gül ağaçları vardı, insanlar dallarına dileklerini astılar tüm gün kırmızı kurdelelerle. Biz de tabii. 
Tabii, kendini KafePi barlarının önüne atanları da unutmayalım (Elinde Mojito'suyla barın gölgesine çöken benim gibi). Hemen hemen her çeşit stand vardı. Sucuk ekmek, köfteler, kebaplar. Arbella "senin kalbin kimin için çarpıyor?" sloganıyla, makarnalarıyla Türk Kızılayı'na Parkorman'da destek verdi mesela. Kahve Dünyası da ordaydı. Ve şu an aklıma gelmeyen niceleri... Hatta okulumun radyosunun ( radyo boğaziçi) standını bile gördüm orda. Ama Dogo Store için "made my day" diyebilirim. 
Çok yaratıcı bulduk. "Come over to the White Side"

   Dogo Store o gün Iphone stickerları dağıttı ve içlerinden biri "Otto Wars"du. Buna denk geldiğimiz günün Dünya Star Wars Günü'nün (May the 4th) ertesi günü olması günümü daha da şenlendirdi.


   Konserlerden bahsetmek isterdim ama konserleri çok fazla dinleyemedim. Uzunca bir süre başıma güneş geçtiğine olan inancımı sürdürüp gölgelerde takılmayı uygun buldum. Ama bulunduğum yerlerden, davul ve zurnalar eşlik etmediği sürece konserleri biraz dinleyebildim. Biz alana vardığımızda sahnede Istanbul Arabesque Project vardı. Ama Luxus'u kaçırmıştık ki; bu etkinliğe gitmeyi çok istememin en önemli sebeplerinden biriydi sahne alacak olmaları. Forty Thieves Orkestar çok tatlıydı. Besidos'dan çok etkilendiğimi de belirtmek isterim bu noktada.Tabii bunları sahneye çıkış saatlerine bakarak söyleyebiliyorum. Bunlara ek olarak, Baba Zula'yı sahne önünden izleyebildim. Daha önce sahnede izleme imkanı bulamamıştım ama söyleyebilirim ki çok başarılı sahne performansları var. 


   Her şey çok güzel, her şey muhteşem miydi peki? Hayır, tabii ki de... Mesela düzen sorunu vardı. Etkinlik alanı yeterince düzenlenememişti. Konser alanında dolaşan davulcular vardı, mesela. Yani, aslında kimse tam olarak bir şey dinleyemiyordu. Sahnede başka bir şey çalıyordu, ama dibinizde kulağınıza davul zurna çalan insanlar vardı. Oysa ki bunlar gayet düzgün şekilde düzenlenseydi, katılımcılar da hem davul zurnanın eğlencesine hem de konserlerin zevkine varabilirdi. Roman müziği için ayrı, konserler için ayrı alanlar yapılabilirdi. Bunun dışında, yemek bölümü daha düzenli olabilirdi. Hepsini bir yerde toplayabilirlerdi, böylece insanlar nerede neler var diye alanın bir ucundan bir ucuna gitmek zorunda kalmazlardı, gruplar birbirinden kopmadan yiyeceklerini alıp yiyebilirlerdi. Ayrıca, çok fazla VIP alanı vardı. Genellikle masalar, sandalyeler o bölümlerdeydi. Üstelik kimsenin oturamadığı boş masalar vardı. Daha da ilginci, konser alanında bebek arabaları, minik çocuklar vardı. İnsanlar, çocuklarını etkinliklere, konserlere getirmesinler demiyorum ama bu bebek arabalarının, çocukların yanında sigara, alkol tüketen insanlar vardı doğal olarak. Bütün gün boyunca çocuklar sigara dumanına maruz kaldılar, üstelik sadece diğer insanlar tarafından değil kendi aileleri tarafından da. Yaş sınırı belki bu konuda işe yarayabilirdi ya da farklı bir düzenleme. Festival alanı düzenlenmesi konusunda Efes Pilsen One Love Festival çok güzel bir örnektir bu arada.


    Neticede dileklerimizi diledik, kurdelelerimizi bağladık, üzerinde yazılar olan milyonlarca fotoğraf çektik, Hıdırellez'i kutladık ve güzel bir gün geçirip evimize döndük. 


P.S. Henüz bütün fotoğraflar elime geçmediğinden aslında bitmemiş bir yazı ama bunca zamandan sonra yazmışken beklemek istemedim. Daha sonra tekrar düzenlenecektir. =)

Hiç yorum yok: