Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

7 Eylül 2016 Çarşamba

NASA'lardan Moda'lardan Kafamda Deli Sorular

Hazır, NASA da çılgın açıklamalar yapıp ortalığı karıştırmışken ben de boş duramazdım tabii. Öncelikle kendimde yasal ve etik bir zorunluluk hissediyorum şunu belirtmekte ki; bu yazıda MUHTEMELEN konuyla ilgili net bir sonuç/çözüm bulamayacaksınız. Muhtemelen diyorum çünkü; ben de yazının henüz nereye bağlanacağını bilemiyorum ama yazarken bir bakarsın ortak bilince falan bağlanırım, arada sana evrenin sırlarını veririm; yok efendim, döner gelir bir vahiy bilmem ne iner. Sonradan başında böyle dedim diye ben suçlu olmak istemem. Yani; ben olsam çok da şey yapmaz, okurdum. (Zaten küçük sürprizler hazırladım kıps)

Zaten birkaç senedir aklımızı kurcalayan bir durum var. Hepimizin kafasında ara ara "deli sorular"; "Ne olacak bu burçlarımızın hali?", "Ne demek ben şu oldum? Abi, ben tam bir buydum"lar falan filan. Şimdi, oradan "yok ya, hiç o kadar da dert etmedim" deme bana. Sen dedin bu cümleleri, ben o yüzden yazıyorum".

Üstüne hiç bu dedikodular yetmezmiş gibi bir de utanmadan NASA kalkıp açıklama yapmış. NASA yapınca da insan "yaee, uyduruyorlar çok da ş'apmayın" diyemiyor hani. NASA çünkü... 

Olay şöyle arkadaşlar...

6 Eylül 2016 Salı

O Boşluğun Verdiği Gazı Bildin Mi?

Aşk acısı var bir kenarda, herkes farklı yaşar tabii ama genel tabirleriyle; yüreği sıkıştıran, boğazı düğümleten, içini kurutan vs. Kolay demiyorum; mutlaka zor. Hemen hemen herkes yaşamıştır. Ama daha zoru yalnızlığın içinizde yarattığı boşluğun verdiği acıdır. Sanki gaz varmışcasına itekler içeriden içeriden ama yoktur; bir şeyler eksiktir ama yerine koyamazsınız çünkü yoktur; oradan buradan birtakım şeyler bulursunuz -belki aşk arar yerleştirmeye çalışırsınız- doldurur belki diye ama oturmaz çünkü yoktur. Boşluk işte... Onu asla bulduramazsınız (evet, böyle bir kelime de aslında yok). İçiniz içinizi yer ve o boşluk daha da büyür içiniz içinizi yedikçe, o boşluğa daha çok yer açılır. Ama dolduramazsınız.

Geçenlerde bir film izledim; bir yerinde "Kolera Günlerinde Aşk" adlı romandan feyz alarak başka bir noktaya değindi ana karakter. Kısaca şöyle toparlayayım: küçük bir geminiz olduğunu düşünün -bir tekne belki- ki hiçbir liman sizi almıyor ve bir şekilde hep denizde kalmak zorundasınız yaşadığınız sürece. O gemiye kimi/kimleri alırdınız?