Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

18 Aralık 2010 Cumartesi

Lavazza Takvimleri Bölüm 2 (Kahve Serüvenleri)

   İki yazı arasında bu kadar da ara verilmez ama işte ben de böyleyim sanırım. Reel araştırma yapıyordum, "hayat sokaktadır!" sloganıyla yerinde araştırmacı gençlik olarak dolaşıyordum vs. diye kıvırmak istedim. Ayrıca Lavazza'nın kendi sitesinde oluşan geçici hasarın da ömrümü tüketmiş olması da var tabii. Her neyse, kaldığım yerden Lavazza takvimlerine devam edeceğim. 2002 yılının takviminde kalmıştım. David LaChappelle tarafından çekilmişti ve Lavazza takvimlerinin devrimi olarak görülebilir çünkü ilk defa siyah-beyaz fotoğraflardan renkli çekime geçildi.


    2003 yılının takvimi Jean-Baptiste Mandino tarafından "espresso ve ihtişam" başlığıyla hazırlanmış. Kahveyle alakalı gündelik nesnelerle oynayarak bunları mücevherlere, tasarıma ve güzellik sembollerine dönüştürüyor. Sonucunda da fotoğraflarda duygusallık ve kozmopolitizm paydalarıyla; zarafet, canlılık ve ironi ikonlarını ortaya çıkıyor. 


   2004 yılı takvimi için seçilen Thierry Le Gouès "Espresso Görevi" adını verdiği takvimde, Barbarella ile
60'lar ve 70'lerin pop ve bilim kurgu hayalinden esinlenmiş. Şeker ve kahveden yapılma bir dünya yaratıp, bu fantezi sınırlarında galaksiler arası yolculukla bizi, fiziksel ve zihinsel bir boşluk keşfetmeye itiyor.



   2005 takvimi konsepti, renkleri ve çarpıcılığıyla favorilerimden birisidir. Neredeyse markanın sloganı haline gelen "Espress Yourself" adını alan bu takvim için Lavazza etrafındaki dünyaya sıradışı ve ironik bi gözle bakabilme yeteneği olan Hollandalı fotoğrafçı Erwin Olaf ile çalıştı. Sonuç olarak, kadınların baskın olduğu, ama erkeklerin ironik ikincil rol oynadıkları bir hayal dünyası teması yaratıyor.


Kadınlar, seyehat, rüyalar. 2006 yılında Ellen Von Unwerth Lavazza takvimini lükse ve uçuşa adamış. Gökyüzünün belirli ve sınırlı olduğu ve 
hayallerin egzotik cennetle, kokteyl ve kahveyle, gülümseme ve beklentiyle dolu olduğu zamanlardaki gibi. 



   En büyük favorim bu mu değil mi bilemem ama 2007 takvimine karşı daha farklı hislerim var sanırım. Blog resmini de bu yılın takviminden almış olmam da hem tesadüf hem değil. Bana göre kadının gücünü, seksapelini vs. ortaya koyan bir çalışma. Biraz da "catwoman"ı hatırlatmıyor değil. Takvimlerde düzeni bozulmuş hayali bir şehirde adaleti ve güvenliği, şehvetli ve baştan çıkarıcı süper kahramanlar sağlıyor. İspanyol fotoğrafçı Eugenio Recuenco her kareyi  sıcak, romantik ve feminen bir atmosferle dolduruyor.

   Lavazza 16. baskısı olan 2008 takvimini aristokrat, önemli ve kararlı kadınlara, kraliçe gibi hisseden kadınlara adıyor. "Diğer bir deyişle" diyor, "tüm kadınlara". Fİnlay MacKay'in yaptığı çekimlerde kraliçelerin mücevherler, kadife, ipek ve serbestçe dolaşan hayvanlar saltanatıyla çevrili olduğu büyülü ve değerli bir dünya gösteriliyor.



   2009 yılı takviminde Annie Leibovitz, İtalyan kültürünü oldukça ortaya koyan sembollerle çalışıyor. Bunları çeşitli karelerde italyan tarzıyla yorumluyor. Modadan spagettiye italyan işi göz dolduruyor. 

   2010 takvimini etkili İngiliz fotoğrafçısı Miles Aldridge hazırlıyor. Bu takvimin hikayesini parlatan; yetenek, olumlu ruh ve hayat tarzının dünya elçisi; İtalyan müziği. Fotoğrafçı bu takvimi yedi akılda kalıcı kareyle şaşırtıcı ve iyimser hale getiriyor.

   Lavazza "aşka takip" adıyla Mark Seliger'a hazırlattığı 2011 takvimi için şunları diyor.
"Kalbini kontrol edemezsin. Bir kere bile İtalya'da bulunmuş kimse bunu bilir. İtalya, aşık olduğun yerdir. Binlerce film, kitap ve şarkı bu gerçeği kutlar: bir duygu her zaman çiçek açmaya hazırdır. Belki de manzara güzelliği, yumuşak iklimi, mimarisinin cazibesi doğal olarak en asil duyguları akla getiriyordur. Görünüşe göre, gerçek şudur ki; İtalya'da tutkular daha saftır. Akıl ve önyargı terk edilir, duyular yakalanır, kur havadadır böylece siz de gerçek her gün zevklerinin tadını çıkarabilirsiniz: sevgilinizden bir öpücük ve kahvenizden bir yudum. Yani burada Lavazza 2011 takvimi; ironik ve gerçeküstü, tutkulu ve açık yürekli fotoğraf yolculuğu. Satır aralarını okuyarak seyahati tecrübe edin, romantizm gibi."


    Böyle bir pararafla bu yazıya son vermek güzel oldu, üzerine tek söyleyebileceğim; aşkın, kahvenin ve yüksek topukların keyfini çıkarın. =) 

3 yorum:

Unknown dedi ki...

lavazza nin tarif ettigi dunya aslinda hollanda nin ta kendisi de olabilir (hollanda li fotografciyla calismis olmasi da buna bi delalet:) , yani diyecegim o ki cok hayal urunu gibi gelmedi bana, bu ulkede bayanlar in genel bi ustunlugu var erkeklere ve her alanda bu hissedilebilyo.

gLazada dedi ki...

Peki Hollanda'nın ta kendisinde, erkekler zincirlere geçirilip baş aşağı tavana asılıyor ya da kadınlar iki katı boyutlarındaki bu hayvanların gıdısını okşuyor mu? =)) İnsanlar sürekli bu kadar çarpıcı renklerle mi dolaşıyor İlhan bey? =P

Unknown dedi ki...

iste bak onu guzel soyledin :)