Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

1 Mayıs 2013 Çarşamba

En son ne zaman?

   Hiç yazasım yoktu bu konularla ilgili ne zamandır... En son da ne zaman yazdım böyle bir şey hatırlamıyorum. Yeri geldiğinde konuştuğum oldu, evet, ama propagandalara girmedim yıllardır. Belki de git gide devlete ya da siyasete olan inancımın sarsılmasından değil de insanlara olan inancımın yitmesinden, daha az bahseder oldum bu konulardan. Kimileri apolitik dedi, kimileri kafası beş karış havada, kimilerine göre de ayaklarım yere basmıyor. Oysa ki; insanlar bu kadar nefret doluyken düşüncelerden bahsetmek mantıksız ve yersiz geliyor, çoğu zaman.

   Geleyim beni bugün bu yazıyı yazmaya zorlayana... Bugün bir sürü insan meydanlarda çığlıklar attı, yürüyüşler yaptı, bağırdı, çağırdı. Kimileri birşeyler anlatmaya çalıştı. Bazıları gerçekten ne dediğini, neyi
savunduğunu, neyi yücelttiğini ve neden orada olduğunu biliyordu; neden biber gazlarını yediklerini bildikleri gibi. Kimileriyse öyle gördüklerinden, öyle bir akıma girdiklerinden oradaydılar. Daha ne çalışma nedir görmüş, ne emeğiyle 5 lira kazanmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşamış ve/veya bilmiş yüzlerce insan da oradaydı. Olsun... Bunlar da yazmama sebep değil. Hep olan şeyler. Olsun da. Birileri yürümeli, birileri sesini çıkarmalı. Birileri "Hey! Biz hala buradayız!" demeli zaten. 

    Ama gel gör ki; bunlar da konu değil. Asıl konu şu: siz en son ne zaman önünden geçtiğiniz inşaata kum taşıyan adama bakıp "kolay gelsin" dediniz? En son ne zamandı sizin akşamdan sokağa çıkardığınız o leş gibi kokan çöplerinizi elleriyle tutup çöp kamyonuna atan adama "iyi günler, kolay gelsin" diye seslendiğiniz? Belki konu dışı gelecek ama en son ne zaman hiç tanımadığınız birine herhangi bir kapıda karşı karşıya gelip de "günaydın", "iyi günler" dediniz ya da selam verdiniz, ufak, sadece başınızla, belki minik bir gülümsemeyle? Şimdi bana gelip de insan haklarıymış, işçi haklarıymış, emeğe saygıymış anlatmayın. Bana, arkasında miting yapılırken çalışan işçinin fotoğraflarını paylaşıp başkalarına laf çarptırmayın. O işçinin hayatından ya da oyunu kime vereceğinden bahsetmeyin. Ve sakın ola, kimse, bir kürsüde bağırırken ya da evinde güzel güzel oturup kahvesini içerken o işçiyi işaret etmesin. O adama saygı duymadan kimse o adamı savunmaya kalkmasın. 

   Bugün herkesin ağzında "o Kürt zaten", "aman o da Doğulu", "ay canım sen de, o eski İstanbullu", "o zaten gavur", "ha şu mu? O da Kıbrıslı. Bizim paramızı yiyor"... Peki ya sen kimsin? Burnundan kıl aldırmadan ortalarda gezinip onun bunun düşüncesini, fikrini hemen benimseyip orada burada kendininmiş gibi biraz ilgi görmek, biraz dolu görünmek, caka satmak için savuran... Sen kimsin? O selam vermeye tenezzül etmediğin adamın, evinin merdivenlerini silen kadının hakkını savunmak sana mı kalmış daha neyi savunduğunu bilmeden?

    Okuduğunuz yazıları bunu kim yazmış diye okumayın. Söylenenleri bunu kim söylemiş diye dinlemeyin. Önce bir dinleyin. Ondan sonra gözünüzü açıp bir bakın bakalım ne kadar doğruymuş ya da ne kadar değilmiş. Hemen alkışlamayın insanları, hemen yuhalamayın. Önce düşünün ve en önemlisi önce "ben kimim? Ben ne yapıyorum, peki?" diye sorun kendinize. Yoksa, başkalarını etiketlemekten kolay bir şey daha yok.

Hiç yorum yok: