Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

3 Haziran 2010 Perşembe

Yüksek Topuklarda İstanbul Sokakları

    Uzun ara verdikten sonra uzun zamandır yazmak istediğim ve en çok -belki de tek- söylendiğim konudan bahsetmek istiyorum. Blogun adından da anlaşılacağı üzere yüksek topuk bağımlısı bir insanım. Sürekli yüksek topuklu ayakkabılar giyer, onlarla dolaşırım. Yeri gelir voleybol bile oynarım.  Bir nevi tamamlayıcı unsurum hatta vücudumun bir parçası da denilebilirler. Bununla birlikte bazen yürümekte zorlanıyorum ki bu benim durumumdaki birçok kişinin de başına gelen bir şeydir. En çok topuklu ayakkabı giyen bölge olarak Nişantaşı camiası için bile aynı şey söz konusu...
    
     İstanbul'da topuklu ayakkabıyla dolaşmak

takdire şayandır. Bunu yalnızca ben söylemiyorum, özellikle erkekler bu konuda saygı duyuyorlar ordan biliyorum. Normal şartlarda Arnavut kaldırımı olayını severim ama ne yazık ki doğru düzgün yapılmıyorlar. Eğri büğrü, parça parça oluyor. O kadar ki topuklar araya sıkışabiliyor bile. Madem ki doğru düzgün yapamıyorsun, dümdüz asfaltı dök, dümdüz kaldırımlarımız olsun rahat rahat yürüyelim. Düz ayakkabıda bile ayakları acıtan bu kaldırımlar, topuklu ayakkabılarla ızdırap haline gelebiliyor.


     Her yolda yürüdüğümde cinnet geçirmeme ve yol boyunca söylenmeme sebep olan bu durum, ilerde bir gün devlette söz sahibi bir mevkiye gelirsem el atacağım mevzulardan biridir. Sırf bu yüzden bile devlet işlerine bulaşmayı düşünebilirim. Ve her yürüdüğümde aklımdan şu sorular geçiyor; "Bu belediye başkanlarının falan eşleri topuklu ayakkabı giymiyor mu yahu? Hiç mi yürümüyorlar sokaklarda?". Yani kimse mi bu konuda tepkili değil? Madem ki olmuyor, dök işte dümdüz kaldırım olsun. İnsanlar rahat rahat yürüsün, çocuklar paten kaysın falan, ne bileyim... Yorucu oluyor açıkçası. Hem daha ucuza gelir hem de çarpık çurpuk saçma sapan kaldırımlar olmaz, sokaklar daha düzenli görünür. İstanbul'da bari kaldırımlar düzenli olur. 


    4 Haziran itibariyle "Sex and the City 2" geliyor. Bizler bir grup stiletto insanı filmi Nişantaşı'nda izleyeceğiz. Hatta aşık olup aldığım ayakkabıları giyeceğim ancak bir yandan da salına salına nasıl yürüyeceğimi düşünüyorum (Ayakkabıları o kadar sevdim ki internette bulduğum bir fotoğrafını da paylaşacağım). Tamam, acımı belli etmeden salına salına yürümeyi başarıyorum ama neden acı çekmek zorundayım ki? Gerçekten bu kaldırımlarda estetik kaygısı yüzünden Arnavut kaldırımı, zart kaldırımı, zurt kaldırımı yapılıyorsa eğer; açıkçası çok yanlış yapılıyor çünkü hiç de hoş olmuyor. Hiç güzel görünmüyor üstelik ister alçak, ister yüksek topuk olsun ayak acıtıyor. Yüksek topuklarını takılmasına, ince topukların aralara girmesine, sıkışmasına neden olması da cabası.


   Bir işe yaramaz muhtemelen ama çok rica ediyorum eğer ki bunu belediye görevlilerinden biri okuyacak olursa -bir şans- n'olur bu konuda bir şey yapılsın. Hem daha ucuz hem daha düzenli yahu düz kaldırım. Yok illa şekilli olsun diyorlarsa da düzgün yapılsın. Yeter bu konuda sitemim var!


P.S. Bunu Nişantaşılı'lık olarak algılamayın... Bu tamamen haklı bir sitemdir. Düz ayakkabıyla da ayaklarınızın acıdığını kabul edersiniz...

Hiç yorum yok: