Hoşgeldin insan!

Bu blog yüksek topuklu kadınların topuklarından taviz vermeden her konuya ilgi duyabileceklerini ve özgürce yaşayabileceklerini göstermeye meyil etmektedir. En azından başlangıç olarak kendi eğlencem için ve sevdiğim/sevmediğim hakkında düşündüklerimi vs. aktarmaya yönelik açılmış bir blogdur. Yine de birilerini, bir şeyleri etkilerse ne mutlu...

31 Aralık 2014 Çarşamba

Houston, bir sorunumuz var: Yeni Neslin Issız Adam Virüsü


   Öncelikle, kadınsanız merak etmeyin bu virüs sizi doğrudan etkilemez; en fazla taşıyıcı olabilirsiniz. Erkeklerde ise bu virüs ölümcül düzeylere ulaşabilmektedir. Filmden veya arkadaş ortamından rahatlıkla ve son derece sinsice bulaşabilen bu virüsün tıbben bilinen bir korunma yöntemi olmadığı gibi kendisi hayatınızı kabusa çevirmek için hemen şu ilerki köşede pusuda bekliyor olacak.

   Sen, sevgilisini belki etkilenir de kendisine daha fazla ilgi gösterir diye
ısrarla ve zorla (muhtemelen oldukça da sinsice) filmin karşısına oturtup
izlettiren sevgili tatlı kız, yaptığını beğendin mi? Dünyaya yaydın bunu. İlk ceremesini de sen çektin.

   Bu furyanın ilk kurbanları Ada'nın mevcut sevgili mi yoksa önceki sevgili mi olduğu konusunda çok bocaladılar. Onlar da haklı; sonuçta virüsle ilk defa karşı karşıya geldiler. İkisinden de parçalar alarak kendilerine hastalığın o döneminde uygun bir Ada yarattılar. 

   Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ise; her kız arkadaş bir sonraki Ada oldu. Yanlış anlamayın, kızlar bilerek Ada olmadılar. Issız Adam Virüsünü taşıyan erkekler her kız arkadaşlarını Ada sandıkları için onları mutlu edemeyeceklerine, mutlu olmaya hakları olmadığına ve yalnızlığı hak ettiklerine inandılar.

   Herkesin evde olduğu tek gün olan pazar günleri bizim evde herkesin salonda toplanıp çeşit çeşit muhabbetler etmesiyle geçer, hemen hemen her evde olduğu gibi. Bu hafta da konuşurken fark ettik ki; hepimiz bir şekilde ortak bir sorundan muzdarip olmuşuz. Bir şekilde "belki de mutsuz olmaya programlı" adamlardan bir dönem hoşlanmışız, çıkmışız; bir şekilde vaktimizi harcamışız. 

   Normalde, herhangi bir ilişki için "zaman harcama" deyimini kullanmam ama söz konusu adamlarla genelde durum bu oluyor. Çünkü; onlar hayatlarınızdan çıktığında diyorsunuz ki "meğer, ne tüketmiş beni be!". Zaten gündeme getiren Meryem Uzerli'nin tükenmişlik sendromunun da gerçekten Muhteşem Yüzyıl'dan kaynaklı olduğunu çok düşünmüyorum. Vardır orada bir iç dünya savaşları uzak bir galakside.

   Sonra konuşa konuşa fark ettik ki; aşağı yukarı bu virüsü taşıyan erkeklerin hastalık dönemlerinde sayıkladıkları hemen hemen aynı. Bir de işin komik yanı, bunun yeni dönem bir ilişkiden sıyrılma şekli olduğunu da düşünmüyorum. Buna gerçekten inandıklarına ben de inanıyorum. O yüzden virüs zaten. 

P.S. Unutulmaması gereken bir nokta var ki; bu virüs eril bir homosapienin vücuduna girdikten sonra iyileşme görülse bile her an hastalık nüksedebilir. Kesin iyileşme durumu henüz saptanmadı. İsveçli bilim insanları hala (şu an bile) bu elim hastalık ve bu illet, evlerden ırak, ıyk virüs için tedavi bulmaya çalışmaya devam ediyor.

Bu sayıklanan cümlelerin bir kısmını aşağı yukarı bir tanıyalım, öğrenelim:


  • Ben seni mutlu edemem.
  • Seni hak etmiyorum.
  • Ben kimseyi mutlu edemem. (etti) (ama onunla da yapamadı)
  • Ben böyle bir şeye hazır değilim. (neye?)
  • Ben aşık olamıyorum/Aşk bana göre değil. (ok)
  • Hayatımda çok fazla sorun var, kendimi her şeye kapatacağım. 
  • Seni bu çok karışık hayatıma sokup üzmek istemiyorum.
  • Seni üzeceğimden korkuyorum, seninle birlikte olamam.
  • Ben sorunlu bir adamım. 
  • Ben mutluluğu/aşkı/seni hak etmiyorum.
  • Ben yalnız kalmalıyım.
Bonus olarak virüsün yayılmasında çok büyük etkiye sahip filmin ayrılış sahnesini de buraya bırakıyorum. Yukardaki cümleler "spoiler" etkisi yaratabilir.



Hiç yorum yok: